Doğadaki canlıların benzerlik ve farklılıklarına ayrıca akrabalık derecelerine göre gruplandırılmasına sınıflandırma (sistematik) denir. Canlıları sınıflandırmak için gerekli olan bütün kural ve kriterleri belirleyen bilim dalına ise taksonomi adı verilir.
Bilimsel verilere göre dünya üzerinde 8,7 milyon canlı türü olduğu varsayılmaktadır. Dünya tarihi boyunca yeryüzünde var olmuş ve sonradan nesilleri tükenmiş türleri de dâhil edersek tür çeşitliliğinin on milyonlarca olduğu varsayılmaktadır. Bu kadar çok canlı türünün sadece isimleri yazılsa dahi ciltler dolusu kitap oluşturulur. Bu nedenle canlıların belirli bir düzen içerisinde sınıflandırılması ve isimlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Bilimsel anlamda canlıları sınıflandıran ilk kişi Aristo’dur. Aristo, canlıları; renk, desen gibi dış görünüşlerini (morfolojik özelliklerini), doku ve organlarının görev benzerliğini (analojik benzerlik) ayrıca yaşam ortamlarını dikkate alarak sınıflandırmıştır. Sistematik bilimi ile uğraşan bilim insanları, Aristo’nun doku ve organların görevlerini (analojilerini) dikkate alarak yaptığı bu sınıflandırma yöntemini yapay (suni=ampirik) sınıflandırma olarak adlandırmaktadır. Embriyolojik ve filogenetik kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlara analog organ denir.
- yüzyılda Carolus Linnaeus (Karl Linne), o dönemde yeni bulunan canlı türlerini de tanımlamak için daha kapsamlı bir sınıflandırma yöntemi önermiştir. Linnaeus gruplama yaparken John Ray’in (Con Rey) geliştirdiği tür kavramını dikkate almıştır. John Ray, sınıflandırmada temel ve değişmeyen birimin tür olduğunu belirtmiştir. Canlıları sınıflandırırken derecelendirilmiş bir düzen oluşturması gerektiğini fark eden Linnaeus, yeni sınıflandırma basamakları oluşturmuştur.
Sınıflandırma günümüzde, canlıların akrabalık derecelerine göre yapılmakta ve canlıların tüm biyolojik karakterleri göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çeşit sınıflandırmaya doğal (filogenetik) sınıflandırma denir. Embriyonik kökeni aynı olan, yapı ve gelişimleri birbirine benzeyen, aynı veya farklı fonksiyonları yerine getiren organlara homolog organlar denir.
Belirli bir düzene göre sıralanmış, belirli özellikler taşıyan ve buna göre adlandırılan sınıflandırma birimlerine kategori adı verilir. Filogenetik sınıflandırmada canlılar, tür ile başlayan ve âlem ile sonlanan 7 farklı kategoride gruplandırılır. Belirli bir kategoriye dâhil olan ortak özelliklere sahip bireylerin oluşturduğu topluluğa takson denir.
Ortak bir atadan gelen, yapı ve işlev bakımından benzer özellikler taşıyan ve doğal koşullarda çiftleştiklerinde kısır olmayan yavrular (verimli döller) verebilen bireyler topluluğuna tür denir. Aynı türdeki tüm bireylerin kromozom sayıları aynıdır. Ancak farklı türlere ait canlıların kromozom sayıları da aynı olabilir.
Linneaus, her bir tür için biri cins ismi, diğeri o türü niteleyen isim olmak üzere Latince iki kelimeden oluşan ikili adlandırma sistemini kullanmıştır. Türün adlandırılmasında kullanılan ilk sözcük cins ismidir, ikinci kelimeye ise tanımlayıcı ad denir. Cins ismi tanımlayıcı adla birlikte tür adını oluşturur.
Günümüzde canlılar, sistematik karakterlerine göre altı âlem altında sınıflandırılır.
Bakteriler, prokaryot hücre yapısına sahip tek hücreli mikroskobik organizmalardır. Zarla çevrili çekirdekleri ve zarlı hücre organelleri yoktur. Sitoplazmik organel olarak sadece ribozom taşır. Bakterilerde genellikle hücre zarının dış kısmında protein ile polisakkarit içeren hücre duvarı bulunur. Bazı bakteriler olumsuz ortam şartlarında endospor oluşturur. Bakterilerde genellikle plazmitler aracılığıyla gen transferi (konjugasyon) adı verilen özel bir yöntemle genetik çeşitlilik sağlanır.
Kaynak: Ogm Materyal 9. Sınıf Biyoloji / 3. Ünite Özeti